Eğer bir anlaşmazlık varsa, iki tarafta inatla anlaşmaya varmıyorsa ve sonunda anlaşıp iki tarafıda memnun edip, ortak karara vardılarsa, işi tatlıya bağladık o zaman kullanılan bir deyimdir.
Hikayesi;
Osmanlı baş mimarı ve inşaat mühendisi Mimar Sinan, Selimiye Camii’nin önünden geçerken caminin önünde oynayan çocuklardan birisi “şu caminin minaresi eğri” der. Sinan, çocuğa dönüp “hadi göster bakalım hangisi eğri” der.
Çocuğun gösterdiği minareyi işaret ederken, Mimar Sinan yanındaki bulunan ustalara “hemen şuraya bir ip halat bağlayıp düzelene kadar çekin” der. Ustalar bir anlam veremeselerde, epey bir asıldıktan sonra çocuk “tamam düzeldi şimdi daha güzel” der. Sinan ustalarla ordan uzaklaşıp ilerlerken ustalardan biri dayanamaz “bu minare eğri değildi. Hem eğri olsa bile halatla düzelmez niçin böyle yaptınız” diye sorar. Mimar Sinan da “Bu çocuğun kafasında bu minare eğri, bunu yapmasak kafasında asla düzelmez. Hatta herkese söyleye söyleye sonunda caminin adını eğri minareli camiye çıkartabilirdi. Şimdi biz çocuğun içini rahatlatık memnun oldu, işi tatlıya bağladık” der.
Örnekler;
“Nihayet işi tatlıya bağladık.”
“Anlaşmazlığı tatlıya bağladık, bir pastayla kutladık.”
“Taraflar arasındaki anlaşmazlık tatlıya bağlandı.”
“Okuldaki iki grup arasında geçen kavgayı öğretmen tatlıya bağladı.”
“Onların arasındaki anlaşmazlığı tatlıya bağlayabilmek o kadar da kolay değil.”
“Akşam yemeğinde olaylar tatlıya bağlandı mı?”
“Malatya ile Adıyaman sınırında bulunan köylüler arasındaki yayla- sınır anlaşmazlığı tatlıya bağlandı.”
“Mecliste Yaşanan Gerginlik Tatlıya Bağlandı.”